Elinde tespih sallayarak çıkıyor adliye binasından bir katil, hiç umursamadan, İstanbul'da.
Diyarbakır'da görülen bir başka cinayet davasında ise, hiç kimse ceza almıyor.
İstanbul'da cinayete kurban giden Hrant Dink'in eşi Rakel Dink tesbih çeken katili izlerken, karalar bağlarken...
Diyarbakır'daki cinayette hayatını kaybeden Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi de cinayetin faili meçhuller dosyasına girmesini izlerken, karalar bağlıyor.
Bu kararlar karşısında Rakel Dink ile Türkan Elçi'nin isyanına bizler ancak katılabiliyor, o üzüntüyü ancak paylaşabiliyoruz.
O iki kadının ruh halini ancak anlamaya çalışıyoruz.
Son yıllarda sayısız olayda yaşadığımız gibi, onlarla birlikte "adalet, adalet, adalet" diye haykırıyoruz.
Aynı gün Ankara
Türkiye'de gözler bu iki davaya dönmüşken...
Ankara'da bir açıklamayla birlikte, siyasette, daha çok iktidar kanadında aniden fırtınalar esiyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Tayyip Erdoğan'a sesleniyor. Bir yandan "giderim ha bu ortaklıktan" diyerek, çıkış yaparken, diğer yandan "sen merak etme, sonuna kadar yanındayım" diye kapıyı açık bırakmayı ihmal etmiyor.
Mesele Sinan Ateş cinayeti, aradan bir buçuk yıl geçmiş olsa bile, Erdoğan'ın o cinayet dosyasıyla ilgilenmesi.
Ve de yumuşama siyaseti.
Yandaşlar önem vermedi
"Haberi çocuktan al" söylemi günümüzde değişime uğruyor.
"Haberi yandaş medyadan al!.."
Doğrudan yazıdan çiziden değil, yandaş medyanın bir haberi veriş biçimi bile, iktidar ortaklarının bir olayı nasıl değerlendirdiğini anlatıyor.
Son yıllarda hep böyle oluyor.
Önemli bir haberin veriş biçimini bile tepelerde birileri belirliyor, bazen bir haber yandaş medyanın pek çok organında aynı başlıkla yayınlanıyor, belli ki, işe birilerinin müdahalesi var.
Dün işte öyle bir gün yaşıyoruz.
Bahçeli'nin altı yıl her koşulda verdiği desteği AKP'ye hatırlatmasını yandaş medya önemsemez gözüküyor. Gazetelerinde yine birinci sayfada ama, bazılarında sayfanın altında, bazılarında tek sütün.
"Bahçeli'nin çıkışı o kadar da önemli değil" algısı yaratmaya dönük bir yorum.
Bahçeli'nin belki de ipleri kopartacak hamlesine AKP'den yanıt gecikmiyor. Çok büyük olasılıkla, yurt dışında bulunan Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla, parti sözcüsü Ömer Çelik açıklıyor:
"Cumhur İttifakı kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Birlikte güçlü siyasetlere imza atmaya devam edeceğiz".
Yandaş medyanın Bahçeli'nin itirazını pek önemsemeyişi ile Ömer Çelik'in açıklaması yan yana geldiğinde...
Her şeye rağmen, Erdoğan MHP ile sürdürdüğü ittifakı şimdilik bozmak niyetinde değil gibi.
Ancak...
Sinan Ateş bilmecesi
31 Mart seçimleri sonrasında CHP lideri Özgür Özel'in toplumda kabul gören "normalleşme ya da yumuşama" siyasetine parti liderlerinden en başta Devlet Bahçeli karşı çıkıyor.
Sürekli beslendiği gerginlik ve sertlik politikasını devam ettiriyor:
"Bizim böyle uçuk kaçık yumuşamaya karnımız tok, yüzümüz dönüktür".
Oysa, Erdoğan öyle düşünmüyor. Özgür Özel'le hem AKP'de görüşüyor, hem CHP'ye gidiyor.
Ayrıca...
Erdoğan cinayetin peşini bırakmayan Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'i ve iki kızını kabul ediyor.
Bahçeli'nin sesini yükseltmesi Özgür Özel ve Ayşe Ateş ile görüşmesinin ertesine rastlıyor.
Yumuşamaya da, Ayşe Ateş ile görüşmesine de itirazı var.
İttifak'in geleceği
Erdoğan - Bahçeli ittifakı bozulur mu?..
Bunu Erdoğan belirler.
Ya Sinan Ateş dosyasında, Ayşe Ateş'e verdiği söz doğrultusunda sonuna kadar gider...
Ya da o dosya, bazı zanlıları dışarıda bıraktığı söylenen iddianame ile sınırlı kalır.
Sonuna kadar giderse, Bahçeli ile yollar ayrılabilir.
Vazgeçerse, ittifak devam edebilir. Etse bile, ortada artık bir güven bunalımı var.
Bozmak Erdoğan'ın işine gelmez, çünkü o zaman "yeni anayasa hayali" iyice suya düşer. MHP ile birlikte Meclis'te şu anda yeni anayasa için sayısal eksikliğe rağmen, MHP'ye yine de ihtiyacı var.
Ama acaba...
Bahçeli yerine bir başka işbirliğine yönelerek, o açığı kapatabilir mi?..
CHP ile asla ve asla olmaz, bunu dün zaten hem Özgür Özel açıklıyor, hem de son yirmi iki yılın hukuksuzluklarına, çekilen acılara, yolsuzluk iddialarına, çevre tahribatına, ekonomide yaşanan sefalete aykırı. CHP öyle bir sorumluluğa ortak olmasının hiçbir nedeni yok.
O zaman...
Başka bir çözüm düşünmüş olabilir.
Meral Akşener ile görüşmesi hâlâ sır perdesi altında!..
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|